ÖMRÜN GÜNLERİNİ ÇOĞALTAMASAK DA, YAŞAMLA DOLDURMAYA ÇALIŞIYORUZ

Kışın ilk emaresi soğuksa ikinci emaresi de kardır. Berlin’e yılın ilk karı geçtiğimiz günlerde düştü ve ne tesadüftür ki, o sırada palyatif bakım merkezi “Hospiz İpek”teydik. Kar taneleri, ona eşlik eden melekler, karanlığa huzur veren mum ışıklarının yarattığı çağrışımlarla Hospiz İpek’e konuk olduk. Bizi palyatif hizmet veren yaşlı bakım hemşiresi Carmen Kowalik karşıladı. Çünkü kendisiyle röportaj için sözleşmiştik. Böylece Hospiz İpek’i ve hemşire Carmen’in palyatif deneyimlerini daha yakından tanımayı planlıyorduk.

Hemşire Carmen’in bizde yarattığı ilk izlenim, yüzündeki kocaman gülümsemesi ve sesinden hiç düşmeyen şefkat frekansıydı. Ayrıca önlüğünün cebinden hastalarını selamlayan hemşireli cep saati de, yüzümüzü güldürdü. Bunu farkeden hemşire söze şöyle başladı: “Malum, ölüm deneyimi hem kişi hem de onun yakınları için oldukça zor. Böyle durumlarda insanların ağzını bıçak açmıyor. Benim hemşireli saatim gibi küçük, sevimli detaylar konuşmaları başlatmak için güzel vesileler oluyor.”

“Hospiz İpek’te neşeli sesler duyarsınız”

Hospiz İpek’te işe başladığı ilk gün neşeli sesler, kahkahalar duyduğunu ve bunu o an çok yadırgadığını belirten Carmen hemşire, “İlerleyen zamanda hospizin en önemli ilkesinin yaşamın her anını mutlu kılmak olduğunu farkettim. Gülmek, gülümsemek hem bize hem de paylaştığımız insanlara iyi gelen bir eylem. Ve biz bunu burada sürekli yapıyoruz!” diye konuştu.

“Bizim için öncelikli olan hastamızın istekleri”

Carmen Kowalik, hospizin ziyaretçilerine sunduğu hizmetleri şu sözlerle dile getirdi: “Hastalarımızın ömrünü uzatamıyoruz ama ömrünün geri kalan günlerini elden geldiğince yaşamla doldurmaya çalışıyoruz. Öncelikle ağrıları varsa onu minimuma indirmeye gayret ediyoruz. Onu mutlu edecek şeyleri sağlıyoruz: İstediği yemekler, müzikler, aktiviteler v.s. ya da sevdiği insanlarla onu bir araya getiriyoruz.”

Hemşire Carmen, kültürel ve dini çeşitliliğe saygı gösteren ve bu konuda hassasiyeti olan bir kurum olduklarının altını çizdi. Bununla birlikte ne kuralların, ne ritüellerin, ne de aile fertlerinin öncelikli olduğunu, her zaman hastanın isteklerini ön planda tuttuklarını ekledi ve şunları söyledi: “Her zaman hastamızın istediklerini ya da istemediklerini esas alırız. Mesela bir hastamız, ilerlemiş bir safhasında yemek yemek istemediğini, bunun yerine bir kadeh içki içmek istediğini söylemişti. Biz de bunu yapmıştık. Zira ona ruhsal olarak bu iyi geliyordu.”

Carmen hemşire yine bu bağlamda bireysel farklılıklara dikkat çekerek, herkesin vedasının değişik ve değerli olduğunu şöyle anlattı: “Hastalarımızın vedaları çok özeldir. Bazı hastalarımız sevdikleri gelinceye kadar bekler ya da son ana kadar elinin tutulmasını ister. Bazı hastalarımız da geçiş esnasında yalnız olmayı tercih eder. Zira ayrılıklar da gelişler kadar bireyin damgasını taşır.”

“Aile fertleri ve hasta için vedalaşma çok kıymetli”

Carmen Kowalik, neden Hospiz İpek’te palitatif hemşire olarak çalışmaya başladığını da KADINCA.eu ile paylaştı. Çocukluğunun ve gençliğinin bir bölümünün Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde geçtiğini anlatan Kowalik, ölüm algısının o yıllarda ve o kültürde sıradan algılandığını, matem tutmanın, vedalaşmanın pek mümkün olmadığını ifade etti. Hemşire Carmen, “Büyükannem de hemşireydi, sevgi dolu bir insandı. O öldüğünde onunla gerçek anlamda bir vedalaşma yaşayamadık. Bunun pişmanlığını, hayal kırıklığını hala yaşıyorum.” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Buraya geldiğimde ailelerin hasta yakınlarıyla rahat, sevgi dolu bir ortamda nasıl vedalaşabildiklerini gördüm. Bu hem giden hem geride kalan için huzurlu, güçlendirici bir eylem. İlişkilerimizi güçlendiren, derinleştiren ve geçişleri kolaylaştıran bir olanak. Ben bu olanağı kaçırdım, onun için hastalarla her vedalaşmada büyükanneme selam söylüyorum.”

Özlem Coşkun – KADINCA.TV – 30.11.2021 – 23:00

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*