Erdoğan’dan çok tartışılacak İstanbul Sözleşmesi kararı
Türkiye son aylarda sık sık gündeme gelen ve kadın haklarını içeren sözleşmeden ayrıldı…
Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, kadın haklarını savunan ve AİHM kurallarını esas alan bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı.
Bir süredir başta Yeni Akit gazetesi ve çevresi olmak üzere dinci kesimlerden “aile yapısını bozduğu gerekçesiyle” iktidara sözleşmeden çıkılması için baskı yapılıyordu.
ERDOĞAN KIZINI DİNLEMEDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın başkan yardımcılığını yaptığı Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ise İstanbul Sözleşmesi’ne destek veriyordu.
KADEM geçen yıl yaptığı açıklamasında “Bu sözleşmenin eşcinsel yönelimlerin meşrulaşmasına sebep olduğunu iddia etmek ise en hafif tabirle kötü niyetliliktir” diyerek sözleşmeye gelen eleştirilere de yanıt vermişti.
KADEM açıklamasında sözleşmenin amacını “Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak” ifadeleriyle açıklamıştı.
Resmi Gazete’de yayınlanan kararla birlitke Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Oğuzhan Asiltürk’e verdiği sözü de tutmuş oldu.
Asiltürk, Erdoğan’ın kendisine yaptığı ziyaret sonrası katıldığı bir televizyon programında şu ifadeleri kullanmıştı:
“AK Parti’nin yetkilileri bana geldi ve bu sözleşmenin (İstanbul Sözleşmesi) kesinlikle kalkacağını söyledi. Lütfen siz bizi destekleyecek şekilde konuşun da bize yardımcı olun. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da görüşü kalkması yönünde. Ben de biliyorum ifade ettiğini, kesinlikle kalkacak. Ama kalkarken onların içerisindeki bazı cahiller var, kadın hakları, madın hakları falan diyenler. Onların hepsi Türk Ceza Kanunu’nda da var diye şey ediyor. Ondan böyle rahatsızlık duyuyorlar ama kaldıracaklarını kesin olarak kendisi de ifade etti.”
KÜLLİYE’DEN İLK AÇIKLAMA
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuya ilişkin paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
“Dünden bugüne Cumhurbaşkanımız @RTErdogan liderliğinde kadınların toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel hayata daha fazla katılmaları için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz. Kadınlar, hayatın nesnesi değil öznesidir! Her zaman #GüçlüKadınGüçlüTürkiye diyeceğiz.”
BAKAN SELÇUK: KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, karar hakkında açıklama yaptı.
Bakan Selçuk açıklamasında, “Kadına yönelik şiddet her şeyden önce bir insanlık suçudur ve bu suçla mücadele bir insan hakları meselesidir. Aslolan ilkelerdir. Bu doğrultuda şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da sıfır tolerans ilkesi ile kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
TEPKİLER BÜYÜDÜ EYLEM KARARI AÇIKLANDI
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğine dair haberlerin cuma gecesi ortaya çıkması üzerine kadın hakları örgütleri #AklınızdanBileGeçirmeyin etiketiyle sosyal medyada tepkisini ortaya koydu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıranlara karşı topyekün mücadeleye çağırıyoruz” tweetini paylaşarak eylem kararı aldıklarını açıkladı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav da, “İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı binlerce kadın hayatta olacaktı. Dokunmayı #AklınızdanBileGeçirmeyin, uygulayın” dedi.
CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Avukat Tuba Torun, Twitter’dan sözleşmenin kaldırılma yönetimine ilişkin şöyle bir açıklamada bulundu:
“İstanbul Sözleşmesi’nin 80. Maddesi Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne yapacağı bildirimle Sözleşme’nin feshedilebileceğini belirtir. Kural olarak, bir uluslararası sözleşme nasıl yürürlüğe girdiyse aynı usulle feshedilir.
İstanbul Sözleşmesi TBMM onayıyla yürürlüğe girdi, dolayısıyla aynı iradeyle, yani TBMM onayıyla Sözleşme’den çıkılabilir. Cumhurbaşkanı ‘Ben bu Sözleşme’den çıkıyorum, oldu” diyemez. Kararnameyle de olmaz. Diyeceksiniz ki, hukuk mu kaldı?”
İşte o karar:
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR
Sözleşme İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. toplantısında kabul edildi. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinmektedir ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 11 Mayıs 2011’de Sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011’de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. Onay belgesi 14 Mart 2012 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine iletildi. Temmuz 2020 itibarıyla 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 34’ünde onaylanmıştır.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
Sözleşme Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.
İÇERİĞİNDE NELER VAR
İstanbul Sözleşme’si imzacı devletlerden toplumsal cinsiyet eşitliği ekseninde kapsayıcı hüviyette politikalar üretip uygulaması, bunu sağlamak adına daha fazla ekonomik kaynak tesis edilmesi, kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması, şiddeti önleyecek toplumsal zihniyet değişikliğinin yaratılması sorumluluğunu yüklemektedir. Bu yükümlülükteki temel beklenti ve koşul bunun hiçbir şekilde ayrım yapılmadan tesis edilmesi yönündedir. Bu kapsamda taraf devletler şiddeti önlemek için farkındalık yaratmalı, Sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla işbirliği yapmalıdırlar (Madde 13-8). Ayrıca eğitim (Madde 14), uzman kadroların kurulması (Madde 15), önleyici müdahale ve tedavi süreçleri (Madde 16), özel sektör ve medyanın dahli (Madde 17), mağdur kişilerin hukuki yardım alma hakkı (Madde 57) ve izleme kurulu (Madde 66) mekanizmalarının sağlanması taraf devletlerin sorumluluğu altındadır.
Sözleşme ağırlıkla kadına yönelik şiddeti önleme amacı gütse de Madde 2’de belirtildiği üzere hane halkının tüm üyelerini kapsamaktadır. Buna göre Sözleşme sadece kadınlara yönelik değil çocuklara karşı şiddet ve çocuk istismarının önlenmesini de amaçlamaktadır. 26. Madde bu kapsamda belirlenmiştir ve maddeye göre taraf devletler şiddet mağduru olan çocukların haklarını korumalı ve yaşanan menfi duruma karşı yasal düzenlemeler ile psiko-sosyal danışmanlık hizmetleri sağlamalı, önleyici ve koruyucu tedbirler almalıdır. 37. Madde ise çocuk yaşta evliliği ve zorla evlendirilmelerin suç sayılması için yasal dayanaklar oluşturulması yükümlülüğünü belirtmektedir.
12 bölüme ayrılmış 80 maddeden oluşan Sözleşme genel olarak Önleme, Koruma, Yargılama/Kovuşturma ve Bütüncül Politikalar/Destek Politikaları ilkelerini savunmaktadır.
İlk yorum yapan olun