TÜRK WALLRAFF YAZDI – 3 / PANDEMİNİN PERDE ARKASI

Türk Wallraff’ın Gözünden Pandeminin Perde Arkası

Mesut YETER, AYPA.TV için özel olarak yazmaya devam ediyor – 3

24 Aralık 2022 tarihinde, Corona salgınını tespit etmek amacıyla anlaştığım test merkezinde “Antikor Test Edici” olarak göreve başladım. Üç ay boyunca, yani tam 90 gün bu görevi sürdürdüm. Saat ücreti oldukça düşüktü, ancak asıl amacım para kazanmak değildi. İnternetten 50 Avro karşılığında aldığım sertifika ile binlerce pandemi adayını test ettim.

Alman Sağlık Bakanlığı, pandemiyle mücadele ve önleyici tedbirler kriterlerini sürekli güncellediği için, mücadele eyalet sağlık bakanlıklarına devredilmişti. Dört saatlik internet sanal kursunu tamamlayan bir “Test Edici” uygun ve kalifiye sağlık mensubu sayılıyordu. Ancak, göreve başladığım ilk dakikalardan itibaren, mücadele yöntemlerinin yetersiz kaldığını ve pandeminin kontrolsüz şekilde yayılma eğiliminde olduğunu dehşetle gözlemledim.

Yetersiz Mücadele ve Hızla Evrilen Hastalık

Kullanılan test kitleri ve sürüntü çubuklarıyla COVID-19’un tespiti mümkün olsa da, pandeminin ölümcül ilk varyantları özellikle yaşlıları ağır şekilde etkiliyordu. Genç, ihtiyar, çoluk çocuk, karanlık hastalığın kurbanı oldu. Dünya genelinde milyonlarca insan yaşamını yitirmişken, pandemiye hazırlıksız yakalanan hükümetler, test kitlerinden aşı tedarikine kadar birçok konuda zorlanıyordu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hastalığın yayılmaya başlamasından yalnızca iki ay sonra, aşıların bulunduğunu ve onaylandığını ilan etti. Aşıların ve test kitlerinin temini için gizli servisler sahaya inmiş, ülkeler arası kıyasıya bir yarış başlamıştı. İsrail’in Mossad’ı, Türkiye’nin MİT’i, Çin ve Endonezya gibi ülkeler, test kitleri ve medikal maskeler için büyük bir rekabete girmişlerdi. Alman Biontech aşısı ise ilk etapta AB ülkelerine verilmek üzere üretildi ve Alman Robert Koch Enstitüsü (RKI) onaylı olarak listede yer aldı.

Hastalık kendini sürekli yeniliyordu. Çubukla yapılan testler ve kimyasal sıvılar neredeyse hastalık gibi evrim geçiriyordu. Özellikle Çin’den gelen milyonlarca test kiti, araştırmacıların dikkatinden kaçmadı.

Türkiye’nin Erken Tespiti

Corona (Covid 19) Almanya’da Şubat 2020’de  ilk defa tespit edilirken, ölümcül nitelik taşıdığı Mart ayında görüldü. Türkiye’nin pandemiye ilişkin ilk bulguları ise 10 ay önce 9 Haziran 2019’da MİT tarafından elde edilmişti. Çin’in Vuhan kentinden alınan virüs örnekleri, bir ABD askeri kargo uçağı ile Özbekistan’a taşınmıştı. (Kaynak: X platformu: Emir Onaltiyildizdan)

“Meçhul Uçak” ve Komplo Teorileri

Bu hayati bilgi, Türkiye tarafından müttefik ülkelere iletilmesine rağmen birçok devlet gerekli tedbirleri almaktan kaçındı. Türkiye, Aralık 2019’dan itibaren sınırlarda termal kameralar yerleştirerek önlemler almaya çalıştı. Ancak Hac ve Umreye giden hacıların dönüşleri unutulmuştu! Umre, hac dönüşünde hacılar ciddi ve yaygın hastalık mikrobu getirdiler ülkemize. Sonucu hepimiz biliyoruz! Şiddetli ateş ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alınan hastalar hemen entübe edilerek uyutulurken, tedavisi karşısında doktorlar ilk etapta hangi müdahale yöntemini kullanacakları konusunda çekimser kaldılar.

Geçen dört yıl sonunda insanlık alemi hala Corona (Covid 19)’un alt versiyonları ile mücadele ediyor. Hastalık şimdilerde, grip benzeri özellikle karşımıza çıkıyor. Mevcut tespit ve tanımlama kitleri, hastalığın hafiflemesi nedeniyle yetersiz kalıyor. Ama normal grip, bir hafta on günde geçerken, Corona (Covid 19) kökenli grip enfeksiyonunun tedavi süreci üç haftayı bulabiliyor. Meçhul uçak, ne mi oldu? Uçuş hareket transponderini kapattığı için Özbekistan hava sahasından sonra izini kaybettirdi. Almanya’da çalışan 2 Türk kökenli doktorun, kanser üzerine çalıştıkları ve Pfizer-BioNTech adını verdikleri aşı, tüm dünyada satış rekorları kırdı. Astra Zeneca ve Moderna ile Çin’in Sinovac‘ı, bu pazardan ciddi kazançlar el ettiler. Ve biz araştırmacılar da yine bir komplo teorisi ile başbaşa kaldık…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*