Münir Bağrıaçık
Yıl 1986. Aylardan Mayıs. Silahlı Kuvvetler Gücü Spor Kulübü’nde askerim.
Rüzgarlı sokağın, o küf kokan havasında daha gündem toplantısı yapılmadan, sabahın köründe odasına girdim. Güler yüzle beni karşıladı. Hatta “Sabah sabah karşımda bir asker görünce şaşırdım” diye espri de yaptı. İki ricam vardı. Birincisi her hafta bir kaç fotoğraf ve haber getirip Günaydın ve Tan Gazetesi’nde basılması, ikincisi de Silahlı Kuvvetler Gücü’nün komutanı ile yardımcısı için iki, Genelkurmay Spor Dairesi için bir ve Tümen nizamiyesi için bir takım gazete istedim. Hemen bir kahve söyledi ardından da sekreterine benim için bu gazetelerin her sabah hazırlanması talimatını verdi. Ardında Allah uzun ömür versin spor servisinin şefi Metin Gören ağabeye de benim ricamı iletti. O zaten hazırdı. Ama Bekir ağabeye de danışmamı istemişti. Bu diğer gazetelerle de böyle devam etti.
Böylece hem asker sporcularımızın haberleri sürekli çıkmış, hem ben de asker gazeteci olmuştum. Hep sivildim. Hele tüm Tan gazetelerini Etimesgut’un kuş uçmaz kervan geçmez yerinde yer alan tümenin nizamiyesindeki çocuklar her akşam dört gözle bekler olmuştu. Ben de akşam içtimasında bulunup ardından o Tan gazeteleri sayesinde evimin yolunu tutardım.
Evet, ilk kendisine gittiğim Bekir ağabeyle böylesi bir anım var. Kaç yıl oldu bilmiyorum kendisini görmeyeli. Her halde ben de çok yaşlandım. Unutmuşum. Ama o zor ya da bir o kadar güzel zamanlar unutulmuyor. Nükteli, av meraklısı, sakin, yeri gelince sert, ama hep Bekir ağabeyimizdi. Bir çoğundan farklıydı. O yazılarına da yansırdı. Kimsenin yalakası, kimsenin adamı olmadı. O sadece hep bizim ağabeyimiz olarak kaldı.
Mekanın Cennet olsun Bekir ağabey…
İlk yorum yapan olun