
Avrupa’daki en kıdemli gazetecilerden Hakkı Akduman’ın Antalya’da yaşamını yitirmesinden sonra sosyal medyada çok sayıda taziye mesajı yayınlandı.
ATGB Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Gürsel Köksal yayınladığı mesajında „Avrupa’daki birçok gazetecinin Hakkı Baba, birçoğunun Hakkı Abi olarak hatırlayacağı Hakkı Akduman, Almanya’nın dört bir köşesinde sürekli haber peşinde koşan, çok önemli haberlere, röportajlara imzasını atan, çalışkan bir gazeteciydi“ dedi.
(c) SPIEGEL kapak fotoğrafı – 07.06.2004 – Hakkı Akduman – (c) Cumhuriyet Bayramı foto: Hüseyin İşlek
ATGB’den başsağlığı mesajı
HAKKI AKDUMAN’ı Yitirdik
Avrupa’daki en kıdemli gazetecilerden, Anadolu Ajansı eski Almanya Temsilcisi Hakkı Akduman, Antalya’da yaşamını yitirdi.
Almanya’daki birçok gazetecinin Hakkı Baba, birçoğunun Hakkı Abi olarak hatırlayacağı Hakkı Akduman, Kastamonu’da 1952 yılında dünyaya geldi. Önce otelcilik dalında eğitim gördü ve 70’li yıllarda bu alanda eğitimini sürdürmek üzere Almanya’ya geldi. Bir süre bu alanda çalıştıktan sonra gazeteciliğe başladı. Tercüman, Günaydın ve Milliyet gibi günlük gazetelerde muhabir olarak çalıştı, bu arada Köln ve Bonn merkezli çeşitli bağımsız yayın projelerinde yer aldı. Daha sonra Anadolu Ajansı’nın Bonn Temsilcisi olarak çalışmaya başladı ve 90’lı yılllarda yeni başkent Berlin’e giderek, aynı ajansın Almanya Temsilciliği’ni kurdu ve Antalya’ya gönderilinceye kadar bu görevi yürüttü. Berlin’de bir yandan uluslararası alanda gazetecilik yaparken, diğer yandan da Almanya’daki Türkçe yerel gazeteciliğin güncel habercilik açısından da etkin olabilmesi çabalarına destek verdi, bu amaçla “Almanya Bülteni” projesinin gerçekleşmesini sağladı.
Hakkı Akduman, geçici olarak Antalya’ya gönderildikten bir süre sonra orada emekliye ayrıldı, ama uzun yıllarını geçirdiği Almanya’yla ve buradaki dostlarıyla bağını koparmadı.
Antalya’daki evinde elim bir kaza sonucu yaşamını yitirdiğini öğrendiğimiz Hakkı Akduman, iki çocuk babasıydı.
Onu Almanya’nın dört bir köşesinde sürekli haber peşinde koşan, çok önemli haberlere, röportajlara imzasını atan, çalışkan bir gazeteci, iyi bir muhabir, adil bir yönetici ve bir çok genç gazeteciye mesleğin inceliklerini öğreten, mesleki dayanışmayı hep önemseyen bir ağabey olarak hep hatırlayacağız.
Ailesi, arkadaşları ve tüm basın camiasına baş sağlığı diliyoruz.
Gürsel Köksal / ATGB Başkanı
(c) Karikatür: Hayati Boyacıoğlu
(c) Foto 1+3: DedePress – Mehmet Dedeoğlu
Facebook’ta paylaşılanlardan alıntılar:
Mesut Yeter 28.12.2015: „Mekanın Cennet Olsun HAKKI BABA.
Bende olan tüm emeklerin için hakkımı kat be kat helal ediyorum.Umarım Sende etmişsindir.
Rahmetli Hakkı Abimle olan resmi beğenerek, yorum yapan tüm dostlarıma teşekkürü borç bilirken, O’nunla müdür-muhabir,Abi-kardeş, 2 arkadaş, 2 meslektaş olarak çalışmanın hazzını, zevkini yaşadığım için kendimi Dünyanın en şanslı İnsanı sayıyorum. Nur içinde yat, Adam gibi Adam.. İnsan gibi İnsan. mekanın Cennet olsun..Umarım ahirette bir kez daha karşılaşırım SENİNLE !!.“
Sıtkı Uluç – 28.12.2015: „Gördün mü, hepimiz nasıl üzüldük ! Ama seni hep sevgiyle gülümseyerek anacağız…“


Ali Şimşek – 26.12.2015: „İNSANLARI İLK KEZ ÜZDÜN HAKKI BABA!
Yolu Almanya’ya düşmüş gazeteciler, siyasetçiler ve bürokratların pek çoğu tanırdı Hakkı Akduman’ı… Herkesin hayatını kolaylaştırmak için yaratılmıştı sanki. Almanya’ya yolu düşenlerin, mesleğe yeni başlayanların karşılaştıkları sorunların çözümü genellikle ondan geçerdi. Sorunları çözmek onuna hoşuna giderdi. Bundan dolayı onun basın camiasındaki adı “Hakkı Baba”ydı.
Hakkı Baba’yı mutlu etmek hiç de zor değildi. Etrafındaki insanların ona dost gibi davranması, onun için yeter de artardı. O da dostlarından hiçbir şeyini esirgemezdi. Yıllar önce ilk kez bekar evimde onu ağırladığımda, bütün hayat hikayesini dinlemiştim, birlikte efkarlanmıştık. Yaşadığı bazı sorunlar yüreğimi sızlatmıştı, ama bu sorunların üstesinden gelme yeteneklerine daha o zamandan hayran olmuştum. Koyu muhabbet esnasında saatler farkında olmadan ilerlemişti, benimse nöbetim olduğu için sabahın altısında uyanmam gerekiyordu. O sıralarda bugünkü kadar samimi olmadığımız Hakkı’ya, “Baba, senin yatacağın yer şurada, tuvalet-banyo şurada, buzdolabı da burada. Dolapta rakı var, bira var. Ben yatıyorum sen ne b.k yersen ye” dedim. O kadar hoşuna gitti ki… Bunu, her dost meclisinde övünerek anlattı. “Bu bizim kardeşliğimizin başlangıcı oldu” derdi sık sık…
Anadolu Ajansı’nın Berlin bürosunda çalıştığı sırada Hakkı’ya bir görev verildi mi kimsenin gözü arkada kalmazdı. Herkes, o görevin mutlaka mükemmel bir şekilde yerine getirileceğinden emin olurdu.
Ben Dış Haberler müdür yardımcısıyken ara sıra haberlerle ilgili atışmalarımız olurdu, ama bunların hiçbirinin dostluğumuza etkisi olmadı. Bir saat sonra yine samimi dostluğumuza döner hasbıhal ederdik… Bazen bizim “dandik” bulduğumuz haberler gelirdi Berlin Bürosu’ndan, yoğun iş temposunda bizim “tepemiz atardı.” Alman SPD milletvekili Hans bilmem kim, bilmem ne konusunda şunu demiş, bunu demiş diye bin kelimelik haber gelmişti bir keresinde… Telefon açıp “Yahu senin o milletvekilinden burada 550 ‘tane’ var” diye fırça atmıştım. Bu onun zoruna gitmişti. Sonradan anlaşıldı ki, AA’nın Almanya’da aboneleri vardı ve bu haberleri o aboneler bekliyordu. O zamanlar Almanya için yazılan bir haberin Türkiye’de ulusal ölçekte yayın yapılan A kanalında vermenin anlamsızlığı ortaya çıkmıştı. Nitekim çözümü yine Hakkı Baba buldu; canla başla çalışıp didinip “Almanya Bülteni”ni hayata geçirdi ve çok sayıda abone kazandırdı.
Başbakanlar tanıdı, onlarla haber için yakın temas içinde oldu. Birçok bakan ona “Hakkı Abi” diye hitap ederdi, üst düzey bürokratlardan çok sayıda tanıdığı vardı, onlara iyilikleri olmuştu. Zamanımızda bu kadar çevresi olanlara birileri “Yürü ya kulum” der, ama o hiç kimseden hak etmediği bir şey istemeye tenezzül etmedi. O mütevazı bir hayatı tercih etti, çünkü o doğuştan GAZETECİYDİ! O, ortaöğrenimi sırasında çalışarak başladığı iş hayatında kendi çabalarıyla ve tamamen hak ederek mesleğinin zirvesine kadar çıktı. Gazetecilik hayatı boyunca onu ilgilendiren tek şey haber olmuştu. Karşılığında ne buldu? Nankörlük!!!
Önce onu “15 gün çalıştıktan sonra seni tekrar Berlin’e göndereceğiz” vaadiyle Antalya’ya atadılar. Yalan çıktı! Onu Almanya’ya geri göndermediler. Bütün kurulu düzeni Almanya’daydı oysa… Üstelik Antalya’dayken ona Almanya’dan yapılması gereken işleri de yaptırıyorlardı. Ardından kendi hesaplarına göre emekli olmaya çalışırken, yıllar önceki bazı primlerinin yatırılmadığı ortaya çıktı. Dava açtı, ama bugüne kadar sonuç alamadı. Daha sonra süresini doldurdu ve AA’daki kıyımda o da emekliliğe zorlandı. Emekli olduktan sonra da sorunlar bitmedi. Devletin gücü sahtekarlara yetmez ya… Almanya’da çalıştığı bir dönemde hem Alman sigortasına prim yatırmış, hem buradaki primleri yatmış… Eee, prim yatmış işte, sorun ne? “Efendim, aynı dönem için mükerrer olmuş, buradaki bölümünü sana iade edeceğiz, ama bu sefer emekliliğin dolmamış oluyor, emekliliğini iptal edeceğiz, şimdiye kadar aldığın emekli aylıklarını da faiziyle geri ödeyeceksin…” Hayatı boyunca insanlara iyilikten başka bir şey yapmayan adama yapılır mı bu?..
Antalya’ya Metiner Erdem‚le birlikte son gidişimizde evinde konuk etti bizi can dostumuz… Şehir merkezinde buluşma ısrarımıza rağmen bizi havaalanında karşıladı. Günlerce bizi memnun etmek için didindi durdu. Sevgili annesi Şaziment Teyze ile birlikte bize konukseverliğin en iyisini gösterdiler. Hakkı Akduman’ın hakkı asla ödenmez…
Ah Hakkı Baba ah! Sen hayatın boyunca insanları üzmedin, ama şimdi kahrettin… Yüreğim yanıyor Hakkı Baba yüreğim!..“
Toplum Gazetesi/ALMANYA: (Haber-Yorum – 26 Aralık 2015)
Mehmet Canbolat Yazıyor:
GÜLERYÜZLÜ GAZETECİ HAKKI AKDUMAN
VE ÖLÜMÜN SOĞUK YÜZLÜ GERÇEĞİ
Ne zaman bir ölüm haberi duysam,
Hiç tanımasam bile, O’nun geride kalanlarını merak ederim.
Geride acıya bürünmüş insanların hissettiklerini hissetmek gibi birşey bu.
Yani insanı anlama gayreti gibi bir şey diyebilirsiniz. Belki empati.
Yani kendini O’nun ve geride kalanların yerinde olmak gibi karmaşık birşeyler işte.
Birkaç gün önce, sosyal medyada sıkça gördüğüm fotoğraflarına bakarak: „Sevgili Hakkı! Önündeki masada duran bardak masum görünüyor. Öyle de olabilir ama, onun içindeki tam bir „sakıncalı piyade“ demiştim.
Biliyorum belki yüzlerce dostu da benzeri şeyleri düşünmüştü.
Ama, O, 25 Aralık 2015 günü sabaha karşı, Antalya’daki evinde, çok sevdiği rakının bünyesinde yarattığı yangından değil; elektrikli ısıtıcının yol açtığı yangında, alevlerin, zehirli dumanın kurbanı oldu.
Kötü başladı gün. Çok üzüldüm. „O mu gerçekten bu insan; değil mi?“ diye, ekrana düşen mesajı bir kaç kez okudum. Ama haber gerçekti.
Uzun yıllar Almanya’da Anadolu Ajansı’nın bünyesinde çalıştı. İyi bir fotoğrafçıydı. İyi bir haberciydi. Yani her iki yeteneğiyle, iyi bir gazeteciydi. Yardımseverdi. Dostttu. Bir gün emekli oldu. Çok sevdiği Antalya’ya yerleşti ve önceki gün sabaha karşı sevdiği kentin koynunda, kötü biçimde sonsuzluğa yürüdü.
Oysa üç gün önceki sosyal medya sohbetimizde bir ara onu heyecanlandırmış ve bir fikir üretmiştim. „Sen boş durmazsın Hakkı“ demiştim. Ancak asıl yapması gereken bir güzelliği hatırlatmıştım. Onu mutlaka yapmasını önermiştim.
Çok usta bir fotoğrafçıydı. Elinde binlerce önemli fotoğrafın arşivi olduğunu biliyordum.
„Sevgili Hakkı. Bu fotoğraflardan bir sergi açsan, kitap hazırlasan.“ demiştim.
„Dünyanın dört bir yanına gazeteci olarak gittin. Kimbilir elinde ne kadar tarihe not düşebilecek boyutta görüntü vardır. Bunları hatıralarında gözleminle, anekdotlarda süslesen, güzel bir tarihi bilgi ve belgeye dayalı çalışma ortaya çıkar. Unutmaki elindeki arşiv, sadece Türkler’in, Türkiye’nin içinden geçtiği bir dönemlere özgü arşivi değil, bence farklı ülkelerin de belleği niteliğindedir.“ demiştim.
Hissettim. Çok sevinmişti bunu görmeme. Aynı şeyleri düşünmüşüz. Kendisinin de böylesi bir hazırlığı olduğunu söylemişti.
Almanya’dan gelen dostlar ile eski günleri hatırlamaktan söz etmişti.
„Seni de bekliyorum artık“ demişti.
„Antalya’ya hiç işim düşmüyor. Ama olursa elbette ararım. Söz!“ diye geçiştirmiştim adeta.
Son sözü: „Sevinirim. Beklerim. İyi günler“ di.
Gün, bugün ancak iyi değil. Bir an 3-4 ay önce ziyaret amaçlı geldiği Almanya’da Frankfurtlu girişimci ortak dostumuz Sevgili Hüseyin Adalı’nın otelinde buluşmuştuk.
Sohbetimiz, biraz Türkiye’nin halleri, biraz da geçmiş yılları „şöyle bir hatırlama“ dolu bir akşamdı.
Bir de onunla 1999 yılında yaptığımız 6 günlük Çin Halk Cumhuriyeti gezimiz geldi aklıma. Çin olur da Sevgili Hakkı, Türkiye Gazetesi’nden Mehmet Koca, Hürriyet’ten, (bugün Hessen eyalet meclisinde milletvekilliğii yapan) İsmail Tipi, Doğan Pürsün abimiz ve elbette bugün aramızda maalesef olmayan rahmetli kardeşimiz Bedri Gümüş hatırlanmaz mı?
Aynı şekilde Antalya’da yıllar önce bir Türk Alman Gazeteciler Buluşması’nda geçirdiğimiz ve mesleki bilgilerin tokuştuğu 4 gün.
Ve Almanya’da yüzlerce kez haber için birlikte koşuşturduğumuz günler.
Mehmet Ali Ağca’nın 80’li yılların başında Vatikan’da gerçekleştirdiği Papa Suikasti’nin Almanya bağlantılarını içeren iddiaları araştırmak için zamanla adeta didiştiğimiz ve çoookk geride kalmış bir dönem.
Bence, Türkiye’nin yetiştirdiği ve dünyada farklı ülkelerde önemli mesleki deneyimi olan, iyi bir yol arkadaşı, güvenilir bir insandı Hakkı Akduman.
Ölümün zamanı var mı yok mu? Bilinmez ama, bence O erken öldü.
Ne ilginçtir, acı haberi duyunca, hemen herkes gibi benimde aklıma gelen ilk kuşku, „o bardaktaki sakıncalı piyade“ oldu.
Ancak, onu çok sevdiği sakıncalı piyade değil, bir basit elektrikli ısıtıcının devrilmesi sonucu çıkan yangın ve zehirli duman oldu.
Dedim ya; gün kötü başladı bugün benim için. Almanya’dan tanıyan tüm dostlar için.
Seni unutmayacağız Sevgili Hakkı…
Hep gülümseyen yüzünle anacağız seni, ölümün yüzü soğuk da olsa.
Not: Hiç tanımadığım ailesinin, yakınlarının acısını ancak böyle bir yazıyla paylaşabiliyor, sabır diliyorum.
Mehmet Canbolat
Ayşe Çetkin – 26.12.2015: „Hakki Akduman, uzun yıllar Berlin AA Temsilciliğini üstlenmiş, gazetecilik mesleğini büyük bir şevkle yürütmüş, arkadaşlarına, meslekdaşlarına dost olmuş, abi olmuş, baba olmuş.. sonra emekli olmuş Antalya’ya yerleşmiş ve ne mutlu bize ki yolu bizimle kesişmiş..
Dergimizin mihenk taşı, kurucusu değerli ağbimiz.. tecrübelerini bizimle paylaştın, ışık oldun, umut oldun, huzur oldun, sevinç oldun, bizim ayrılmaz bir parçamız oldun herzaman da öyle kalacaksın.
Yürüdüğümüz yolda en önde feneri taşımaya devam edeceksin…“
MERHABA – Mehmet Zağlı – 29.12.2015 Sayfa 03 ve 62:
Hüseyin Islek – 26.12.2015: „Gazeteci arkadaslar yaninizdaki arkadaslarinizin kiymetini bilin. Ölen badem gözlü olmasin…“

„Kendi imkanlarimla haberlerimi AA’ya gecmek üzere Hamburg Kadin Is Merkezinde bir büro acmistim, acilisa Alman Meclis Baskani, Hamburg’un eski Baskonsolosu Devrim Öztürk ve Hakki Bey de gelmisti…( arsiv foto: 2011)“
wir werden dich nicht vergessen, Lieber Hakki Baba.“
İlk yorum yapan olun